Sunday, November 22, 2015

Buldumcuk İspanya'da: Bölüm 1

Barselona'nın olduğu bölge Katalonya, Granada'nın olduğu bölge Endülüs ;) Madrid'e gitmedim.
Öncelikle uzun süredir vadettiğim girişleri yapmadığım için özür dilerim. Gelecekler tabii ki önümüzdeki günlerde.

Sonralıkla: İspanyaaaa!

Gönüllü çalışmak için İspanya'ya gittiğimde Buldumcuk Tasarım'la ilgilenebileceğimi düşünüyordum. Evet. Öyle olmadı. Yeni yerler keşfetmenin ve yeni insanlarla tanışmanın heyecanı ağır basmış olabilir :)

İspanya'da 1,5 ay kadar kaldım. Üç hafta Endülüs'te, üç hafta Katalonya'da. Pek ilham vericiydi :D

Önce uçakla Barselona'ya vardım. Barselona üzerinden hızlı trenle Endülüs'e seyrettim. Tüm İspanya'yı baştan başa katederken, manzaraya öyle hayran hayran bakmış olabilirim. Trende herkes çok sevimliydi, tatlı bir adam bana Katalanca öğretmeye karar verdi. Granada yakınlarında minicik Alcala la Real'de ilk evsahibimle buluştum.

Sabahları gün doğarken evin terasından Sierra Nevada'yı gördüğüm doğrudur.

Sonrasında Güney Afrikalı İngiliz gönüllü arkadaşım Michaela da bize katıldı. Badem toplama, ağaç budama, bahçe düzenleme, havuz temizleme, vernik zımparalama, doğramaları yağmurdan koruma, gelecek kiracı için evi temizleme gibi işler yaptık.
Dübel?

Nazik ve gönlü bol evsahiplerinin evlerinde konaklama ve yemek karşılığı yarım gün çalışıp İspanya (ya da dünyanın herhangi bir ülkesi) kültürünü tanıdığımız bu sevimli formatla ilgili şuradan bilgi edinebilirsiniz ;) İstemezseniz direkt devam edin.

Endülüs tahmin ettiğimden de güzeldi - tasarımcı için ilham cenneti :) Minik minik köylerin hepsi de güzelim Endülüs mimarisinin izlerini taşıyordu. Endülüs mimarisi de İslam mimarisinin!





İşte Endülüs böyle bir şey. Burası Granada. Renkler <3 
Mini bilgi: Arapların (Mağribiler) 711 senesinde işgal edip bir süre hüküm sürdüğü yer bu bölge. Rosenthal sağolsun bu konuda makale yazmış.

Oradaki işimiz bitince Granada'ya geçip beş gün kaldık. Minik bir hostelde konakladık. İspanyolların ve her ülkeden gezginlerin genel sevimlilikleri bizi de evimizde hissettiriyordu.

Şaşı bak şaşır -  sabırla bakarsanız Albaicin'i görebilirsiniz.
Granada gerçekten çok etkileyici bir şehir. Tarihi Albaicin bölgesi İstanbul'daki gibi minik minik karmakarışık sokaklara sahip. Fas Pazarı da burda.

Zaman Granada'da biraz daha yavaş akıyor olabilir. Aynı zamanda her gün 3-4 gün gibi algılanıyor. Böyle enteresan bir zaman bükücü yanı var İspanya'nın, Michaela'yla çözemedik. Öğleden sonra siesta zamanı - sonra gene herkes sokaklarda :)

İlham enteresan yerlerde :) Bizdeki bazı desenleri hatırlatıyor diycem ama...
Flamenko kalbimde çok ayrı bir yer etti. Hemen aklınızdaki canalıcı soruyu açıklığa kavuşturayım: Flamenko bir kuş türü değil.

Wikipedia bu konuda der ki: "... İspanya'nın Endülüs, Extramadura ve Murcia bölgelerine özgü bir sanat, müzik ve dans türüdür. Cante (şarkı), toque (gitar çalma), baile (dans), jaleo (palmas - el çırpma ve pitos - parmak şıklatmanın vokalizasyonu ve ritmik seslendirmesi) içerir... Ünlü flamenko sanatçılarının önemli bir kısmı Romandır."

Bir gün Albaycin'de dolaşırken bir flamenko konseri ilanı gördük. Ne olduğunu tam da bilmeden içeri girdik. Hiç pişman olmadık :) Mini konser/gösteri, bir Flamenko gitaristi, bir şarkıcı bir de bazen el çırparak katılan 'perküsyonist'ten oluşuyordu. Sadece 20 kişilik bir salondu. Çok dramatikti - kadın şarkı söylediğinde duygularımız o kadar yoğunlaştı ki, hepimizin gözleri doldu. 

Sonra o da ne - birden kendimi eskizler yapıyorken bulmayayım mı?




Bir sonraki bölümde: Elhamra'da neler olmuş? Desenler hani? Gerçekten İspanya'nın ucundan Fas görünüyor mu? Zahara de la Cadiz diye bi yer mi var? Kim zeytini dalından koparıp öylece yemeye çalıştı? Tavuklara isim takmalı mıyız?