Tuesday, May 10, 2016

İspanya'dan paketiniz vaaaar!

O kadar sarayı boşuna gezmedik heralde ;)

İspanya gezisinde aldığımız ilhamları ne yapsak diye düşündük, düşündük - ürüne dönüştürmeye karar verdik :) Aslında ürünlerin ipuçlarını da hatırlarsanız şöyle vermiştik.
İşteee, özenle tasarlanmış İspanya ilhamlı bardak altlıklarımızdan bir tanesi!

4'lü, 6'lı set halinde alabilirsiniz. Her sette aynı temada, farklı farklı desenlerdeki altlıklarımız, masanızı bardaklarınızın gazabından korumak için hazırlar. 
İspanya ilhamlı diğer ürünlerimizi de ısrarla sorunuz ;)
Emoticón grin
Satın almak ve detaylar için Instagram ve Facebook'a bekleriz. 
*Tüm tasarımlar, aksi belirtilmediği sürece Buldumcuk Tasarım'a aittir. Kopyalarsanız darılırız.

Wednesday, May 4, 2016

Monday, April 11, 2016

Az bekleteceğim :)


Buldumcuk az sıkıldı sırasını beklemekten :) Neymiş ki bu tez? Biraz daha bekleteceğim sizi, geliyorum!

Monday, March 7, 2016

Büyülü bir Buldumcuk Sürprizi daha! 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününüz Kutlu olsun :)

indirmek için resme tıklayın 
büyük halini görün,
sonra sağ tıklayıp indirin :)

Yepyeni ve büyülü bir Buldumcuk sürpriziyle karşınızdayız!

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü için Buldumcuk kitap ayracı :) Ünlü yazarlarımızdan - benim de çok sevdiğim, Latife Tekin'i misafir ettiğimiz ayracımız size hediyemiz!

Nasıl yaparız derseniz şöyle gelin:

Kitap ayracını sıradan bir A4 kağıda renkli olarak çıkartın (boyutu 20 cm * 4 cm olacak); ortadaki kat yerinden katlayın, çevreye zarar vermeyen bir yapışıtırcıyla yapıştırın ki sevimli, sağlam ve iki taraflı kitap ayracınız kitaplarınızı süslesin!

Dilerseniz renksiz basıp gene kendiniz renklendirebilirsiniz. Ne de olsa büyülü ;)

Kitap ayracımızı gene kullanılmış kağıda basın deriz :D

İsterseniz ayracımızı en sevdiğiniz kitabınızın arasına koyup fotoğrafını #buldumcuk #8Mart #KadınlarGünü #LatifeTekin #büyülü heştegleriyle İnstagram'da paylaşın :)

Sunday, February 28, 2016

Ders 2: Animasyon da ne ola ki?










Animasyon canlandırma demek! ;)

Canlanmak için de birşeyler olması gerek - Etkiye karşı tepki, yoksa neden canlansın Buldumcuk? Bol bol da ifade lazım.

Burda yaptığım şeye kabaca storyboard (görsel senaryo taslağı diye çevirmiş tureng?) diyebiliriz. Dedik.

Otellerde yapılan animasyona gelince... Oraya gelemiyorum çünkü bildiğim bir konu değil ;)

Bakarsınız ileride videoya da dönüşür hikayemiz :) Beklemede olun!

Monday, February 8, 2016

Havada aşk kokusu var!

Şapşal aşıklarımız işbaşında :)

Sevgililer Günü'nü es geçmeyin, sizin için bir köşede bekleyen bir hediye olabilir. İlk etten kemikten ürünlerim de böylece piyasaya çıkmış olsun mu? Satın almak isterseniz Instagram'dan ya da Facebook'tan bana özel mesaj atabilirsiniz. 

Bilge'ye, Bahar'a, Dilek'e, Aysu'ya, Şafak'a, Füsun'a, Bekir'e; beni cesaretlendiren, yanımda olan herkese çoook teşekkür ederim! (Bu raund teşekkür etmediysem darılmayın, başka raundlar da yapacağım :)

Facebook'ta da dediğim gibi, sadece tek bir gerçek baskı var, diğerleri maket. Acaba hangisi?




bu önü...
bu da arkası...
Tüm tasarımlar aksi belirtilmediği sürece Buldumcuk Tasarım'a aittir. 

Monday, January 11, 2016

Buldumcuk İspanya'da: Bölüm 3

Böyle de çok boş oldu
İspanya çalışma/gezimin üçüncü ve son girişi :) İlkini ve ikincisini de okuyabilirsiniz. Okumazsanız biraz kopuk gelebilir sanki.

Pamuk'u ve arkadaşlarımı bırakıp Zahara de la Cadiz'den ayrıldıktan sonra, gene trenle İspanya'daki ilk durağım Barselona'ya geri döndüm. Böylece üç haftalık Katalonya maceram başladı.

Barselona gezmeye değer mi
diye soru mu olur?
Trendeki insanlar ne kadar da... şehirliydi. Bu aşamada daha ziyade köylerde olmaya alışmıştım. Güzelim Granada bile beş yüzbin nüfusuyla fazla büyük gelmişti. Kimdi bu takım elbiseli insanlar? Aynı anda beş insandan fazlasını görmeye hiç alışkın değildim ben.

Bir sonraki evsahibime geçmeden Barselona'da biraz kalmak istedim. Gaudi beni çağırıyordu :)

Gaudi kim derseniz, Barselona'yı o yapmış diyebiliriz. Bu çılgın mimarla aramda bir çeşit dostluk vardı sanki. Modernizm ve Barselona, Barselona ve modernizm. Ne de güzel gitmişler birlikte.

Parque Güell ve Sagrada Familia beni en çok mutlu eden iki Gaudi yapıtı oldu.

Sagrada Familia. Bitmiyor da bitmiyor

Bilgi zamanı! 

'Sagrada Familia' olarak bilinen Kutsal Aile'nin Kefaret Tapınağı'ının başlangıcı, 1866'da Josep Maria Bocabella i Verdaguer'in (hepsi tek kişi), Saint Joseph Müritleri Ruhani Vakfı'nı kurmasına dayanır. Bu Vakıf, 1874'te Sagrada Familia'ya adanmış bir kefaret tapınağının inşası için kampanya başlatır.

...Francisco de Paula del Villar y Lozano (bu da tek kişi), Sagrada Familia’nın ilk mimarıdır. Bir süre sonra, kurucularla anlaşmazlıklar nedeniyle başmimar görevinden ayrılır ve görevi Antoni Gaudi devralır.' Kaynak: sagradafamilia.org

Derken görev zamanı geldi. Yeni durağım, Montagut yakınlarındaki bir kamp yeriydi. Kibar evsahibiplerimiz Maria ve Stendert'le yolda buluştuktan sonra, soğuk mu soğuk dağ havasını içime çekeceğim Can Banal'a vardık. Koskocaman koyu yeşil bir araziye yayılmış bu kamp yerinde yazın çadırcılar ortalığı dolduruyormuş.

Etiketine kadar her şeyiyle
el yapımı Buldumcuk elma püresi
Burda görevlerim: Elma toplamak, elmaları kaynatıp püre yapmak, kavanozlara doldurup vakumlamak, genel temizlik, kışa hazırlık, mutfakta yardım etmekten mürekkepti. Mürekkep?

Heineke'yle Regina. Gözler <3
Kampingin özgür eşekleri Heineke'yle Regina en çok elmayı ve bayat ekmeği seviyorlardı. Ya da bizi üzmemek için öyleymiş gibi yapıyor olabilirler.

Kedilere gelince: evde Amiga, Cometa, Gordi, Messi olmak üzere dört kedi ve bir köpek Estrella vardı. Bence bir eve daha çok kedi sığabilir ama bu kadarını şimdilik yeterli görmüşler. Cometa gene beni çalışırken yalnız bırakmadı gün boyu.

Kampingimizin hayvan nüfusu bununla da bitmiyor: isimsiz ineklerimiz ormanda yaprak yiyerek takılıyorlardı.

İspanya'daki her üç insandan dördü futbolu seviyor. Uykuda futbol uyuyor, kahvaltıda futbol düşünüyor, parkta futbol konuşuyor, avluda futbol oynuyor, televizyonda futbol izliyor ve kahve içerken içine futbol banıp yiyorlar. Seviyorlar hakkaten. Barselona'da asfaltı kazısak lacivert bordo çıkacakmış gibi bir hal vardı. Ben de evsahibinin sevimli çocukları Saskia ve Luuk'la ufak bir maç yapmış olabilirim.

Gol attım!
Be-sa-lú!
Ordayken gezdiğim Besalú adlı küçük antik kasaba hemen hemen olduğu gibi korunmuştu ve evet, gerçekten de çooook eski bir köprünün restore edilmiş haline evsahipliği yapıyordu.

Üzülerek de olsa yine aileme dönüşen Can Banal'dan ayrılıp Barselona'da Lära ve Jade'le tekrar buluştuktan sonra İstanbul'daki evimin yolunu tuttum. İspanya sanki evimmiş gibi bir hisse kapıldım. Bazen adımı sesleniyormuş gibi oluyor.

Böylece İspanya maceramızın da sonuna geldik. Acaba bütün bu ilhamlardan sonra ortaya ne çıkacak?